Bölüm 8: Tüketimin Takvimleştirilmiş Çöküşü
Annemin sabah erken saatlerde odun sobasının üzerinde kaynattığı sütü hatırlıyorum. Sütün üzerinde biriken kaymak, zamanla incecik bir zar gibi yüzeye otururdu. Sonra o kaymak, kahvaltıda ekmeğin üzerine sürülürdü; doğanın eliyle hazırlanmış bir armağan gibiydi. Her şey yavaş ilerlerdi; mevsimler, yemekler, insanlar… Aldığımız kadar verir, tükettiğimiz kadar üretirdik. Hayatın ritmi, toprağın ritmine uyumluydu.
Şimdi ise aynı güneşin altında çöl genleşmeleri hissediliyor. O zarif denge yerini kurumuş toprak çatlaklarına bıraktı. Sabrımız kadar toprağımız da tükeniyor. Doğayla kurduğumuz o eski bağ, hızın ve hırsın altında yavaş yavaş çözülüyor.
2025 yılının 24 Temmuz tarihi, Dünya Limit Aşım Günü olarak öngörülüyor. Yani, gezegenimizin bir yıl içinde kendini yenileyerek sunabileceği tüm doğal kaynakları o tarihte tüketmiş olacağız. Ama bu tarih yalnızca bir gün değil; doğanın defterine kırmızı kalemle düşülmüş bir uyarı ya da sonbaharda yere düşmeden önce hışırdayan bir yaprağın fısıltısı gibi... hafif ama uyanmaya zorlayan bir ses.
1971’de 29 Aralık olan Limit Aşım Günü, 2025’te 24 Temmuz’a geriledi. Grafik, doğanın kendini yenileme kapasitesini aşan tüketim alışkanlıklarımızın zaman içinde nasıl arttığını gözler önüne seriyor.
Bu tarih her yıl biraz daha erkene çekiliyor. 1971'de 29 Aralık olan gün, 2024'te 1 Ağustos’a, 2025’te ise 24 Temmuz’a geriledi. Doğa artık nefes almakta zorlanıyor. Bu yalnızca bir takvim kayması değil; insanlık olarak doğaya açtığımız bir borç defterinin satır başı.
Global Footprint Network’e göre bugün insanlık, doğanın bize sunduğu yıllık kaynaklardan fazlasını kullanıyor. Tüm ihtiyaçlarımızı karşılamak için 1,71 Dünya'ya ihtiyaç duyuyoruz. Oysa elimizde yalnızca bir tane var. Bu aşırı tüketimin yaklaşık %60’ı karbon ayak izimizden kaynaklanıyor. Fosil yakıtlarla ısındığımızda, uzun yollar kat ettiğimizde, şehirlerimizi betonla ördüğümüzde… Doğanın terazisi biraz daha şaşıyor.
Tüm dünya, ABD gibi tüketseydi Limit Aşım Günü 14 Mart olurdu. Avrupa ortalaması 29 Nisan. İspanya bu yılı 23 Mayıs’ta tüketti. Hindistan gibi bazı ülkeler bu sınırı ancak Aralık’ta geçiyor. Bu da bize yalnızca tüketim değil, ekolojik adaletin de nasıl sarsıldığını gösteriyor.
Türkiye için 2025 yılı Dünya Limit Aşım Günü 18 Haziran olarak gerçekleşti. Yani bizler, doğal kaynaklarımızı yılın ortasına bile varmadan bitirdik. Bu tarih yalnızca bir sayı değil; doğanın kulağımıza fısıldadığı 'Yavaşla' uyarısıdır. Eğer bu sesi dinlemezsek, önümüzdeki yıllarda bu tarih daha da erkene çekilecek. Sanayi, enerji ve tarım gibi sektörlerde dönüşüm kaçınılmaz. Aksi halde bu kırmızı çizgi, geleceğimize çekilen bir sınır halini alacak.
Bu sınır aşıldığında yalnızca kaynakları değil, dengeyi de kaybediyoruz. 2022’de Science dergisinde yayımlanan bir araştırma, son 50 yılda biyolojik çeşitliliğin %68 oranında azaldığını ortaya koyuyor. WWF’e göre tatlı su canlıları ve tozlayıcı böcekler en çok kayıp veren türler arasında. Bu kayıplar, yalnızca doğanın değil, tarımın, gıdanın ve insan sağlığının da çöküş sinyalleridir. Doğa bir sistemdir; bir türün eksikliği, diğer tüm yaşam halkalarını da zayıflatır.
Karbon salımı listenin başını çekiyor. Enerji ihtiyacımızı fosil yakıtlarla karşıladığımızda, ulaşımda sürdürülebilir modellerden uzak durduğumuzda doğa her geçen gün biraz daha yoruluyor. Et ve süt ürünlerine dayalı sistemler tarım arazilerini ve suyu bitap düşürüyor. Şehirleri betonla örerken ormanları kaybediyor, hızlı değişen moda anlayışıyla tüketilen giysilerle doğaya yük bindiriyoruz. Geriye sadece yorgun bir gezegen kalıyor.
Katar, Lüksemburg, ABD ve BAE gibi ülkeler kişi başı kaynak tüketiminde dünya ortalamasının çok üzerinde. Türkiye ise sanayileşme ve şehirleşme eğilimleriyle orta-üst seviyede. Her yıl yaklaşık 1,3 milyar ton gıda çöpe gidiyor. Bu, üretilen gıdanın üçte biri demek. İsraf, yalnızca açlıkla değil, ekolojik çöküşle de ilgili.
BM’nin 12. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan “Sorumlu Tüketim ve Üretim”, bu tabloyu tersine çevirmek için elimizdeki en güçlü rehber. Karbon ayak izimizi %50 azaltmak, Limit Aşım Günü’nü 93 gün ileri taşıyabilir. Gıda israfını yarıya indirmek bile 26 gün kazandırır. Enerji verimliliği, yenilenebilir kaynaklar ve bilinçli üretim bu dönüşümün anahtarı.
Peki siz bu hafta çöpe ne attınız, düşündünüz mü? Belki de çözüm, sandığımızdan daha yakında. Tabağımızda bıraktığımız bir lokma, gereksiz yaktığımız bir ışık ya da satın aldığımız ama kullanmadığımız bir eşya… Her biri doğaya yazılmış küçük birer borç senedi. Ve bu senetler biriktiğinde, doğa sessizce iflas eder.
Çünkü bu gezegen, hepimize ait tek ev.
Ve biz, bu evin misafirleri değil; ev sahipleriyiz.
Sahip çıkmazsak, evin kapıları da bir bir üzerimize kapanacak.
Dünya Limit Aşım Günü bir uyarıdır. Ama istersek, bir dönüşüm hikâyesine dönüşebilir.
Ve belki bir gün, torunlarımız da soba başında kaynayan sütün huzurunu hatırlar; doğayla yeniden kurduğumuz bağın sıcaklığını duyarlar.
Çünkü inanıyoruz ki, gerçek dönüşüm yalnızca bireylerle değil, sistemlerle başlar. Her küçük adım, doğaya verilmiş büyük bir sözdür.
Tüm sorularını cevaplamam ve bu yolculukta size eşlik etmem için busra.yoldas@eternagrup.com dan benimle iletişime geçebilirsiniz.
Büşra YOLDAŞ
ETERNA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK-KURUCU
https://eternagrup.com